Ne kimseye bir karış toprak, ne kimseden bir karış toprak!
Savaşların, silahlanmanın, sömürünün dünyasındayız..
Dış siyaset; toprak bütünlüğü ve "ulus-devlet", çok konuşulacak konulardır...
Bizi de yakından ve yaman ilgilendiren olgular var;
Bütünlük, bağımsızlık, iç barış (huzur) gibi...
Anımsayalım ve bağlayalım;
Daha düne kadar;
"Avrupa Birliğinin yolu Diyarbakır'dan geçiyor" dendi;
Sonra, geldi BOP eş başkanlığı gündemimize yerleşti...
Daha da yakın geçmişte, "Diyarbakır giderse, İstanbul da gider" laflarını hatırlıyoruz...
Şimdilerde "Kerkük, Musul" bizim olmalı temennileri de var...
Tabii ki Türkmen varlığı çok önemli, özenle sahip çıkılmalı,
Ancak,
Siyaset, doğru zamanda, doğru mekanda, doğru adımların atılması değil midir?
Türkiye'nin derdi bitmez.
Biz, iki düşünüp, bir söylemek zorundayız...
Bakın Suriye'nin kuzeyinde başlatılan hareketlilik Halep'e sirayet eden yeni ateşler yakıyor...
Peki bu içinde bulunduğumuz tabloda ne yazmak ve ne yapmak gerekiyor:
Rusya-Ukrayna ve İsrail-Filistin savaşları, dışarıdan bakıldığında adeta bir bütündür...
Amerika, Suriye'nin Kuzey Batısını İsrail için, Kuzey Doğusunu da PKK türevleri için konsolide etmeyi hedeflemiştir...
O arada İran'da geriye doğru püskürtülecektir...
ÖSÖ, HTŞ vb bunların hiç biri kullan-at dan fazla anlamlı değildir...
Rusya, Suriye'deki konumundan ve Ukrayna'daki varlığından tam olarak asla vazgeçmez...
Pasifik aşırı ısınmaktadır!
Üçüncü Dünya savaşı hazırlanmaktadır.
Ekonomimiz güçlükler içindedir.
Ordumuz yakın geçmişin kumpas yaralarını tecrübe etmiş, elbette büyük "savunma" gücümüzdür...
Türkiye olası yeni göçlere dur demeli, sığınmacıların ülkelerine geri döneceği bölge merkezli siyasete ağırlık vermelidir.
"Ne kimseye bir karış toprak, ne kimseden bir karış toprak" içinde bulunduğumuz koşullarda en geçerli siyaset olacaktır.
O arada Dicle ve Fırat Suları Üst Kurulu (yıllardır önerdiğim) kurulmalı,
KKTC' nin esenlik ve güvenliğine azami dikkat sarfedilmelidir.
Yüce Tanrı, yardımcımız olsun ve bütün insanlığı korusun...