MSB ‘teğmenler’ savunmasındaki ‘ajan’ kelimesine açıklık getirdi


Milli Savunma Bakanlığı (MSB) kaynakları, haftalık basın bilgilendirme toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

MSB’nin ihraç edilen Atatürkçü teğmenlerle ilgili savunmasında dikkat çeken ifadeler arasında, “TSK’nın, hizmetini aksatan, idari mekanizmasına ve üstlenmiş olduğu kamu hizmetinin yürütülmesine zarar veren ajanlarını bünyesi dışına çıkarması doğaldır” değerlendirmesi de yer almıştı.

MSB kaynakları, teğmenlerin idare mahkemesine başvurması sebebiyle Bakanlık savunmasında geçen ifadelere yönelik sorular üzerine, “MSB savunmasında ‘ajan’ kelimesinin kullanılmasına ilişkin, bahsi geçen ifade ‘idare ajanı’ terimi olup, devlet tüzel kişiliği veya diğer yönetim idareleri adına kamusal faaliyetleri yürüten kamu görevlisine verilen isimdir. Memur, hakim, savcı, asker, akademisyen gibi diğer özel nitelikli kamu görevlilerini de kapsar. Bu tabir kamu görevi icra edenler için literatürde sıklıkla kullanılan hukuki bir terimdir” yanıtını verdi.

‘SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜN PARÇALANMASINA RIZA GÖSTERMEYİZ’

Suriye’deki son duruma ilişkin sorular üzerine kaynaklar şu değerlendirmede bulundu:

“Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği, Türkiye için temel önceliktir. Bu kapsamda, özerklik talepleri ve bu yöndeki açıklamalar, Suriye’nin egemenliğine ve bölgesel istikrara zarar verme potansiyeli taşımaktadır. Suriye’nin toprak bütünlüğünün parçalanmasına ve hangi kisveyle olursa olsun üniter yapısının bozulmasına rıza gösteremeyiz. Net bir biçimde vurgulamak gerekir kii özerk bölge ve/veya ademi merkeziyetçi söylem veya faaliyetlere Suriye yeni yönetiminin karşı olduğu gibi biz de karşıyız.

Tişrin Barajı’nın kontrolüne ilişkin olarak Suriye’nin varlıkları ve kaynakları Suriyelilere aittir. Baraj’ın devredilmesine ilişkin hususlar Suriye Geçici Hükümeti Savunma Bakanlığı ve bölgesel aktörler ile koordine edilmekte ve gerekli görüşmeler yapılmaktadır. Bu kapsamda süreç yakından takip edilmektedir.”

‘TÜRKİYE, PAKİSTAN’A SİLAH GÖNDERDİ’ İDDİASI

“Türkiye’nin Pakistan’a silah yardımı yaptığına” ilişkin haberlerle ilgili sorular üzerine kaynaklar şu yanıtı verdi:

“Bazı basın yayın organlarında yer alan, ‘Türkiye, Pakistan’a 6 uçak dolusu silah gönderdi’ iddiası doğru değildir. Türkiye’den hareket eden bir adet nakliye uçağı yakıt ikmali sebebiyle Pakistan’a iniş yapmıştır. Ardından belirlenen rotasında hareketine devam etmiştir. Yetkili kişi ve kurumların açıklamaları dışında yapılan spekülatif haberlere itibar edilmemelidir.

Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı olarak, Güney Asya’da istikrarı tehdit eden ve bölgesel güvenliği ciddi biçimde zedeleyen Pakistan-Hindistan gerilimini büyük bir endişeyle takip etmekteyiz. İki ülke arasında artan sözlü ve askeri tansiyonun, yalnızca bölge halklarını değil, tüm uluslararası toplumu tehdit eden sonuçlar doğurabileceği açıktır. Bu nedenle Hindistan’ın sorumluluk sahibi davranarak gerilimi tırmandırıcı adımlardan kaçınması, uluslararası hukuk ve diplomasi çerçevesinde hareket etmesi zaruridir. Türkiye, kardeş Pakistan’ın haklı güvenlik kaygılarını anlayışla karşılamakta; tarafların barışçıl çözüm yollarına yönelmesini ve uluslararası toplumun bu süreçte yapıcı bir rol üstlenmesini beklemektedir.

Türkiye Cumhuriyeti, Güney Asya’da istikrarsızlık yaratan her türlü tahrik ve provokatif eylemin karşısında olmaya devam edecek, barış ve güvenliğin tesisi için uluslararası platformlarda kararlılıkla çaba gösterecektir.”

KKTC AÇIKLAMASI

MSB kaynakları, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) KKTC’ye yönelik faaliyetleriyle ilgili soruların ardından şu değerlendirmede bulundu:

“Akdeniz ve Ege Denizi’ni istikrar ve refah bölgesi olarak görmek istediğimizi ancak barışçıl bir çözüm için çaba gösterirken milli hak ve menfaatlerimizden de asla taviz vermeyeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz. Nitekim son dönemde Kıbrıs Türkü kardeşlerimize yönelik bilinçli ve kasıtlı olarak nefret eylem ve söylemlerinin arttığı, Türk düşmanlığının körüklendiği, EOKA’cı terör zihniyetinin yeniden canlandırılmaya çalışıldığı görülmektedir. Uluslararası hukuku ve insani değerleri hiçe sayan bu yaklaşım, Kıbrıs Türk halkının meşru haklarını ve güvenliğini hedef almaktadır. Daha önce de benzerleri yaşanan bu tarz durumlar Kıbrıs’taki iki devletli çözüm vizyonunun ne kadar haklı ve gerçekçi olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.

Türkiye, garantör devlet olarak uluslararası anlaşmalar ve uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru haklar çerçevesinde Kıbrıs’ta barış, huzur ve güvenliğin teminatı olmaya devam edecek, garantörlüğün kendisine vermiş olduğu yetkileri daha önce olduğu gibi kullanmaktan asla çekinmeyecektir.”