40,2601$% 0.13
46,7458€% 0.13
53,9601£% 0.23
4.316,24%0,46
7.009,00%0,17
4784025฿%1.45105
02:00
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul hafta sonu Orta Akdeniz üzerinden gelen yağışlı hava ile Balkanlar üzerinden gelen soğuk havanın etkisine girecek.
Hafta boyunca 16 ila 19 derece aralığında seyreden sıcaklıkların, yarın geceden itibaren düşmeye başlayarak 10 derece civarına gerilemesi bekleniyor.
Sıcaklık düşüşüyle birlikte kentte sağanak ve gök gürültülü sağanak geçişleri bekleniyor.
Yağışların pazar günü saat 10.00’dan itibaren kent genelinde etkisini artıracağı, aralıklarla esen fırtınayla pazartesi sabah saatlerine kadar yer yer kuvvetli şekilde etkili olmaya devam edeceği tahmin ediliyor.
Fırtına ve kuvvetli yağışın neden olabileceği ağaç ve direk devrilmeleri, çatı uçması, su baskınları, taşkınlar ve yollarda göllenme gibi olumsuzluklara karşı dikkatli olunması konusunda vatandaşlar uyarıldı.
Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen, 5. İstanbul Eğitim Zirvesi’nin açılışı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleştirildi.
Geleceğe dair perspektiflerin, kurumsal yaklaşımların ve yenilikçi uygulamaların gündeme getirileceği zirvede konuşan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın eşi Latife El Durubi, programda yer alırken halkı en zor şartlarda dahi eğitimi yüceltmekten vazgeçmeyen ülkesini yüreğinde taşıdığını söyledi.
Durubi, “Bir ülke düşünün ki çocukları kapısı olmayan okullara koşmuş, çatısı olmayan evlerde ders çalışmış ve ödevlerini mum ışığında yazmıştır. Ancak tüm bunlara rağmen öğrenmekten bir an olsun geri durmamışlardır. Bağrından kırk medeniyetin doğduğu bu ülke, bugün karanlığın içinden yeniden yükselen bir ışığın kaynağı olmaya kararlıdır. Binlerce okulunun yıkılması ve çocuklarının üçte birinin eğitimden uzak kalması bile onun bir ışık kaynağı olmasının önüne geçemeyecektir.” ifadelerini kullandı.
Suriyelilerin bulundukları her yerde topluma fayda sağladığını, uğradıkları her ülkede kalıcı iz bıraktığını anlatan Durubi, “Bugün ise 947’yi aşkın yeni okul inşa ederek 125 binden fazla çocuğu yeniden eğitimle buluşturmuşlardır. Suriyeliler olarak biz eğitimin yalnızca binalardan ibaret olmadığını, bir ‘mana’ olduğunu öğrendik. Marifetin yok edilemeyeceğini, fikirlerin sınırlandırılamayacağını ve bir çocuğun çantasında taşıdığı geleceğinin elinden asla alınamayacağını öğrendik.” diye konuştu.
Durubi, eğitimden söz edildiğinde, arayışında oldukları şeyin yalnızca bir finansman ya da kurumsal destek olmadığını belirterek, şunları kaydetti:
“Bugün arayışında olduğumuz şey öğrenmeyi yeniden ayağa kalkma, dinamik olma ve bir milleti yalnızca cehaletten değil, umutsuzluktan da kurtarma aracı olarak yeniden yapılandıracak insani bir ortaklıktır. Suriye, çok az ülkenin deneyimlediği bir süreç geçirdi. Deneyimlediğimiz bu süreç bize, kitabın bir direniş aracı olabileceğini ve bir öğrencinin bir devleti inşa edebileceğini öğretti. Bu vizyon, ‘Milletler, rahatın konforunda değil, çilenin ocağında pişerek ayağa kalkar.’ diyen Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın vizyonudur.” açıklamasında bulundu.
Zirve vesilesiyle “kardeş” olarak belirttiği Türkiye’ye ve Emine Erdoğan’a Suriye halkının şükran ve minnettarlığını iletmek istediğini söyleyen Durubi, “Tüm kalbimle ifade etmek isterim ki bizi Türkiye ile birleştiren bağ, herhangi bir tanıma sığmayacak kadar büyüktür. Şüphesiz Suriye halkı, milyonlarca Suriyeliye kapılarını açan Türkiye devletinin ve Türk milletinin desteğini asla unutmayacaktır. Çocuklarımız Türkiye’de eğitimlerine devam etmiş, dilini öğrenmiş, anılar biriktirmiş, kalıcı dostluklar kurmuş ve birbirinden ayrılmaz güçlü bir bağ oluşmuştur. Dolayısıyla gelecekte birlikte başarabileceklerimiz, bugün hayal ettiklerimizin çok ötesindedir.” görüşlerini paylaştı.
Durubi, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
“Doğu’nun büyüsünü taşıyan ve Batı’ya uzanan bir köprü mahiyetinde olan Türkiye’den tüm dünyaya çağrıda bulunuyorum: Gelin, okulları yeniden imar eden, değerleri yeniden düzenleyen ve çocuğa sıra hakkından önce hayal kurma hakkı tanıyan ortak eğitim projelerine hep birlikte imza atalım. Bu projeler, Suriye’de, Türkiye’de ve tüm Arap dünyasında yalnızca cevapları ezberleyen çocuklar değil, aynı zamanda soru sorabilen bireyler yetiştirsin. Sözlerimi nihayete erdirirken yakında tüm evlatlarıyla birlikte yeniden ayağa kalkan, size hikayesini anlatan, sizinle birlikte bilimin ve hayatın yeni bir sayfasını yazan bir Suriye göreceğinize söz veriyoruz.”
Programda konuşan Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Mahmut Özdil de Vakfın 2016 yılında dünya genelinde yeni bir eğitim hamlesi başlatmak, Türkiye’nin eğitim alanındaki zengin birikimini dostlarıyla paylaşırken birlikte zenginleştirmek ve böylece eğitime dair yeni bir söz söylemek için yola çıktığını söyledi.
Özdil, 64 ülkede 70 bini aşkın öğrencileriyle çalışmaları kararlılıkla sürdürmeye gayret ettiklerini anlatarak, “İlk günden bu yana bizim için mesele yalnızca okul açmak olmadı. Eğitimin felsefesini, hedeflerini ve yöntemlerini sürekli düşünmenize ve yapıp ettiklerimizi bu çerçevede değerlendirmemize imkan sağlayan sağlam bir teorik zemin inşa etmeyi işimizin kurucu parçası saydık. Akademik yayınlarımız, program ve müfredat geliştirme faaliyetlerimiz, Türk Maarif Ansiklopedisi gibi uzun soluklu ve kapsamlı çalışmalarımız ve bugün beşincisi vesilesiyle bir arada bulunduğumuz İstanbul Eğitim Zirvesi bu arayışın somut karşılıklarıdır.” açıklamasında bulundu.
Zirve sayesinde dünyanın önde gelen eğitim düşünürleri ve politika yapıcılarıyla güncel meseleleri birlikte tartışıp eğitim anlayışlarını canlı ve yenilenebilir tuttuklarını belirten Özdil, zirveye emek veren herkese teşekkür etti.
Özdil, konuşmasında eğitimdeki eşitliksizlerine değinerek, dezavantajlı çocukların yaşadıkları sıkıntıları sıraladı.
İstanbul Eğitim Zirvesi’nin bu yılki ana başlığının “Dünyayı Eğitimle İyileştirmek” olduğundan bahseden Özdil, şunları söyledi:
“‘Dünyayı Eğitimle İyileştirmek’ derken birilerinin ellerinde enjektörlerle gelip beğenmedikleri insanlara ilaçlar zerk etmesinden değil, farklı coğrafyaların farklı insanlarının, tecrübelerinin, ihtiyaçlarının, acılarının, umutlarının, hatalarının, sevaplarının görmezden gelinmediği başka bir anlayıştan bahsediyoruz. Dünyanın acılarına bakmaya cesaret edebilen ama orada donup kalmayan, acıdan sorumluluk, sorumluluktan da ortak gelecek üretebilen bir anlayıştan. Eğitimin öğrencinin potansiyelini kuvveden fiile geçirebileceği, üzerinde özgürce yeşerebileceği sağlam bir zemin inşası olarak ele alan, insanın vicdanını, aklını, merhametini, adalet duygusunu besleyebilmeyi, insanlara sorumluluk ve umut taşıyacak bir ufuk açabilmeyi hedefleyen, putların kırılmasından korkmayan bir anlayıştan.”
Özdil, “İstanbul Eğitim Zirvesi’ni tam da bu sebeplerle bir reçete dayatma yeri değil, ortak arayışı büyüten bir buluşma zemini olarak değerlendiriyoruz. İnanıyorum ki buradan yükselen sesler, burada duyduğumuz fikirler, kurulan temaslar sadece bugünün sorunlarını görünür kılmakla kalmayacak, yarının ihtimallerine de yeni kapılar aralayacaktır.” dedi.
Özel oturumlar, paneller ve eğitim konuşmalarıyla devam edecek zirve, yarın ödül töreniyle sona erecek.
Mevlânâ’nın vefatının 752’nci yılı kapsamında gerçekleştirilen serginin açılışı, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un katılımıyla gerçekleştirildi.
Açılış töreninde konuşan Ersoy, “Bu kadar özel ve çok sayıda Mesnevî nüshasının yer aldığı bir sergi şimdiye kadar gerçekleştirilmemiştir. Bu çerçevede Mana ve Nakış: Müzehhep Mesneviler Sergisi”nin dünyada bir ilk olduğunu söylemekten de büyük bir memnuniyet duyuyorum” dedi.
İslam medeniyetinin ilim, hikmet ve estetik anlayışını yüzyıllar boyunca birlikte geliştirdiğini anlatan Bakan Ersoy, bu kadim geleneğin en güçlü temsilcilerinden birinin Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî olduğunu ifade etti.
Mevlânâ’nın mutasavvıf, şair ve düşünür yönüyle yalnızca kendi çağında değil, günümüzde de dünya genelinde büyük ilgi gördüğünü belirten Ersoy, Mesnevî’nin İslam düşünce ve tasavvuf tarihinin temel kaynaklarından biri olarak kabul edildiğini ve farklı toplumlarda yankı bulan evrensel bir eser olduğunu söyledi.
Açılışı yapılan serginin, Hazreti Mevlânâ’ya ve onun eserlerine duyulan sevgi ve saygının tarihî birer nişanesi olduğunu vurgulayan Ersoy, sergide yer alan her bir yazmanın, cildiyle, kâğıdıyla, hattıyla ve vakfiyesiyle özel bir değere sahip olduğunun altını çizdi.
Mesnevî nüshalarının geçmişteki mücellitlerin, müzehhiplerin, hattatların ve müstensihlerin ustalığını ve sabrını ortaya koyduğunu sözlerine ekleyen Ersoy, bu eserlerin aynı zamanda İslam kitap sanatlarının incelikli estetik seviyesini yansıttığını da kaydetti.
Sergide bir araya getirilen yazmaların, İslam medeniyetinin asırlardır ilme ve sanata verdiği değerin en somut örneklerini oluşturduğunu vurgulayan Bakan Ersoy, farklı dönemlerde ve çeşitli coğrafyalarda hazırlanmış olmalarına rağmen bu eserlerin ortak bir özeni yansıttığını ifade etti.
Her bir yazmanın kendi döneminin anlayışını taşıdığını belirten Ersoy, bu durumun Mesnevî’nin yalnızca bir eser değil, yüzyıllar boyunca korunmuş ve değer verilmiş bir “kültürel miras” olduğuna işaret etti. Ersoy, sergide yer alan her nüshanın kültürümüzün hafızasında önemli bir yere sahip köklü bir geleneği temsil ettiğini söyledi.
Bakan Ersoy sergi için binlerce Mesnevî nüshası arasından, Konya, İstanbul, Şiraz ve Semerkand gibi İslam coğrafyasının önde gelen merkezlerinde hazırlanmış 70 cilt Mesnevî’nin bir araya getirildiğini dile getirdi. Ersoy, “14. yüzyıldan 19. yüzyıla uzanan nadide yazmalarla Mesnevî’yi ve İslam kitap sanatlarının 700 yıllık tarihini bir arada görme imkânı sunuyoruz. Bu kadar özel ve çok sayıda Mesnevî nüshasının yer aldığı bir sergi şimdiye kadar gerçekleştirilmemiştir. Bu çerçevede ‘Mana ve Nakış: Müzehhep Mesneviler Sergisi’nin dünyada bir ilk olduğunu söylemekten de büyük bir memnuniyet duyuyorum” ifadelerini kullandı.
.jpg)
Sergi kataloğunun Türkçe, İngilizce ve Mesnevî’nin dili olan Farsça hazırlandığını söyleyen Ersoy, bu yayının sergiyi gelecek nesillere taşıyacağını ve uluslararası ölçekte geniş kitlelere ulaştıracağını ifade etti.
Türkiye Yazma Eserler Kurumu’nun 10 Aralık’ta uluslararası düzeyde önemli bir etkinliğe ev sahipliği yapacağını söyleyen Ersoy, bu kapsamda “I. Uluslararası Yazma Eser Sempozyumu”nun Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) gerçekleştirileceğini açıkladı.
Sempozyuma 29 ülkeden yaklaşık 200 uzmanın ve araştırmacının katılacağını aktaran Ersoy, şöyle konuştu:
“Bu ilmi toplantımızda; yazma eserlerin korunması, restorasyonu, dijitalleştirilmesi, kataloglanması, uluslararası erişimi ve akademik neşri gibi konular ele alınacak. Ayrıca dünyanın önde gelen yazma eser kurum yöneticilerinin katılımıyla gerçekleştirilecek ‘yuvarlak masa’ toplantısında yapay zeka gibi yeni teknolojilerin kullanımına ilişkin değerlendirmeler yapılacak. Yazma eserler konusunda dünyanın en önde gelen isimlerinin katılımı ile gerçekleştireceğimiz I. Uluslararası Yazma Eser Sempozyumu, ülkemizin yazma eserler konusundaki tarihî tecrübesini ve öncülüğünü daha görünür kılacaktır.”
Türkiye Yazma Eserler Kurumu’nun 760 bini aşkın yazma ve nadir matbu eseriyle İslam ve Türk-İslam tarihinin en büyük entelektüel hafızasını temsil ettiğini belirten Bakan Ersoy, kurumun sahip olduğu eserlerin kaynak niteliği, tarihî değeri ve güçlü uzman kadrosuyla birlikte değerlendirildiğinde bugün dünyada bu alanda hizmet veren en büyük kuruluş konumunda olduğunu vurguladı.
.jpg)
Başkanlığın 2010 yılında kurulduğunu hatırlatan Ersoy, bunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kültür ve medeniyetimizi “ihya” ve “inşa” yolundaki en stratejik adımlarından biri olduğunu ifade etti.
Ersoy, “TÜYEK, 464 bin 880 yazma ve nadir matbu eserin dijitalini resmi sitesinde erişime açmıştır. www.yek.gov.tr alanındaki en büyük portaldır. Başkanlığımızın üye sayısı son bir yılda %40 artışla 23 bine, toplam görüntüleme sayısı ise 4 milyon 720 bine ulaşmıştır.” dedi.
Son 6 ayda Türk ve İslam Eserleri Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Hacı Bektaş-ı Velî Dergâhı ile Fuat Sezgin ve Trabzon Yazma Eser koleksiyonlarının dijitalleştirilip erişime açıldığını aktaran Ersoy, bu çalışmaların yoğun ilgiyle karşılandığını kaydetti.
2025 yılı itibarıyla müzeler, üniversiteler ve belediyelere ait yazma eserlerin Türkiye Yazma Eserler Kurumu’na devredilmeye başlandığını söyleyen Bakan Ersoy, yıl sonuna kadar yaklaşık 25 bin eserin Kurum envanterine kazandırılacağını ifade etti.
Kuruma ait yayınların özgünlüğüyle dikkat çektiğini belirten Ersoy, bugüne kadar 343 cilt eser yayımlandığını söyledi.
Vatandaşların yazma eserlerle buluşturulması amacıyla yıl boyunca Türkiye genelinde kültür, sanat ve eğitim faaliyetleri düzenlendiğini belirten Bakan Ersoy, 2025 yılı içinde yaklaşık 200 etkinliğin gerçekleştirildiğini ve açılışı yapılan bu serginin kurumun 41’inci sergisi olduğunu kaydetti.
Ersoy konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sergilerimizi ülkemizin dört bir yanında da gerçekleştiriyoruz. Kırşehir’de “Türkçe’nin Kırşehir’de Uyanan Çerağı: Âşık Paşa”, Bursa’da “Balkanlardan Üsküp’e Hattı İrşad: İsmail Hakkı Bursevî”, Aksaray’da “Yazma Eserlerde Somuncu Baba ve Çevresi” sergilerini açtık; yakında Amasya’da “Vefatının 505. Senesinde Şeyh Hamdullah Yazma Eserleri” sergisini de ziyaretçilerle buluşturacağız.”
Rami Kütüphanesi bünyesinde faaliyet gösteren kitap şifahanesinin dünyanın en büyük yazma eser restorasyon laboratuvarı olduğunu söyleyen Ersoy, “Bugüne kadar 4 bin 446 eserin restorasyonu gerçekleştirilmiştir. Bir eserin onarımıyla, bir personelin bazen bir seneden fazla ilgilenmek durumunda olduğu dikkate alınırsa bu sayının önemi daha iyi anlaşılmaktadır” ifadelerini kullandı.
.jpg)
Bu yıl içerisinde 40 bin eserin durum tespiti, 7 bin eserin düşük sıcaklık uygulaması, 28 bin eserin temizlik işlemi ve 205 eserin bilimsel analizinin yapıldığını belirten Ersoy, yurt dışından gelen uzmanlara da eğitim verildiğini kaydetti.
Açılışın ardından Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, beraberindeki heyetle birlikte “Mana ve Nakış: Müzehhep Mesneviler Yazma Eser Sergisi”ni gezerek eserleri inceledi.
SPK Başkanı Gönül, Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD) 5. Portföy Yönetim Zirvesi’nde gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Sermaye Piyasası Kurulunun (SPK) Bankacılık Kanunu’ndaki gibi bir sınırlamaya gidip gitmeyeceğine yönelik soruya Gönül, “Bankacılık nizamı demek çok doğru olmayabilir ama fonlarla ilgili zaten sürekli bir değişim içerisindeyiz. Belli tedbirler, belli değişiklikler sürekli yapıyoruz. Sektörün önünü açmak zorundayız. Bu konuda çalışmalarımız her zaman var. Bunlara devam edeceğiz. Kötü niyetli kullanımların önüne geçeceğiz. Bunun yanı sıra sektörün önünü açmak için elimizden geleni yapıyoruz.” şeklinde cevap verdi.
Gönül, fonlarla ilgili çalışmalarda gelinen aşamaya ilişkin yöneltilen soruyu, “Çok detaylandırmadık. Ama mutlaka bu çalışmaları nihayetlendirilmeden önce hem sektörle hem de sizlerle paylaşacağız. Şimdi çok çeşitli fonlarımız var. Burada çalışma her zaman var, her zaman düzenliyoruz. Ama spesifik olarak belli bir fonda, belli bir düzenleme demek çok yanlış olur. Bizim burada söyleyebileceğimiz, sektörü rahatlatacak, daha şeffaf ve daha güvenli olması için gerekli çalışmaları yapıyoruz.” şeklinde yanıtladı.
Çalışma için bir tarih vermenin mümkün olup olmadığına yönelik soru üzerine Gönül, bu çalışmaların sonuçlanmasının çok uzun sürmeyeceğini ifade ederek, “Ama biz bu tür çalışmalarda genellikle geçişli tarih vererek yani şu tarihten itibaren diyerek sektörü ve yatırımcıları rahatsız etmeyecek şekilde düzenlemeyi zamanın içerisinde hayata geçirerek yapmayı tercih ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
Gönül, bunun bir düzenleme paketi olmayacağını vurgulayarak, şunları söyledi:
“Yani düzenlemeler zaten sürekli devam ediyor. Buradaki düzenlemeleri zamana bölerek yapmaya devam edeceğiz. Ama buradaki tek bizim için önemli olan hem yatırımcı menfaatini korumak hem de sektörü rahatsız etmemek. Yani zaten bunları sektörle birlikte karar veriyoruz.”
SPK Başkanı Gönül, cezalarda hapis cezasının yanı sıra farklı ceza türlerinin uygulanıp uygulanmayacağı konusundaki soruyu ise “Şimdi cezalarımız bizim belli zaten. Cezalar kanunda yer almak zorunda. Kötüye kullanım, yatırımcıyı zarar ettiren herhangi bir şeye müsaade etmemiz mümkün değil. Bunun için zaten gerekli cezaları gerekirse Meclisimiz takdir ederse artıracaktır. Bunun dışında da cezaları gerektiği şekilde elimizden geldiğince uygulamaya devam ediyoruz.” şeklinde yanıtladı.
Gönül, hiçbir düzenlemenin etki analizi olmadan yapılmayacağının altını çizdi.
Onun için önce etki analizlerini yapacaklarını belirten Gönül, “Bunu sektörle paylaşacağız. Sektörden gelen geri bildirimlere göre de tekrar düzenlemeleri gözden geçirip ondan sonra karar veriyoruz.” dedi.
Gönül, şu an sektörden gelen talepler hakkında da, “Şimdi biz talepleri topluyoruz, dinliyoruz. Bugün de burada olmamızın nedenlerinden bir tanesi bu. Sektörle her zaman bir arada çalışıyoruz. Gelen talepleri topladıktan sonra çalışmadık, nihayetlerle çalışıyoruz.” açıklamasında bulundu.
Manipülasyonlarla ilgili olarak sorulan soruyu Gönül, “Burada verilecek mesaj zaten bellidir. Gerekli suç duyurularını yapıyoruz ve bunlar da sonuçlanıyor biliyorsunuz. Yani burada söyleyecek çok fazla bir şey yok.” diye cevapladı.
Gönül, halka arz konusuna ilişkin olarak da şu değerlenmeleri yaptı:
“Halka arz ivmesi diye bir şey söylemek aslında çok doğru değil. Halka arz bizim standart işlerimizden sadece bir tanesidir. Tabii ki standart işlerimize devam ettiğimiz gibi halka arzlara devam ediyoruz. Halka arzların biraz daha farklılığı piyasadaki talebi ön görerek devam etmek zorundayız. Onun için mutlaka halk arzları devam edecek ama piyasa talebini piyasadaki gelen beklentiyi de göz önüne alarak halk arzlara devam edeceğiz.”
Afyonkarahisar’ın Emirdağ ilçesinde R.A. idaresindeki yabancı plakalı tır, Emirdağ – Çifteler kara yolu Karacalar köyü kavşağında ışıkta bekleyen Ö.H’nin kullandığı öğrenci servisi ile A.Ç. yönetimindeki hafif ticari araca arkadan çarptı.
Kazada, 20 kişi yaralandı. İhbar üzerine kaza yerine sağlık ve jandarma ekipleri sevk edildi.
Yaralılardan 15’i hastaneye kaldırıldı, 5’inin ise sağlık ekiplerince ayakta tedavileri yapıldı.